3 Kasım 2014 Pazartesi

DENİZ VE MARTILAR...THE SEA AND GULLS





Merhaba arkadaşlar...
Parçalı bulutlu bir kasım öğleden sonrasında deniz düşünmek iyidir. Hem de çok iyidir. Sıcacık battaniyemin altından klavyeye uzattığım ellerim bile "nereden çıktı şimdi deniz düşünmek" diyor ama ziyanı yok. Bugünkü konum evet bu tablo olacak.
Sizleri bilemem ama ben 4 mevsimi de sevenlerdenim. İlkbahar, yaz, sonbahar ve de kış; hepsinin yeri, güzelliği ayrı. Yine de yaz çoğumuzun gönlünde daha bir ayrı yerde duruyor sanki. Yaz tatillerini kim sevmez ne de olsa.
Tabloya dönecek olursak, yaptığım ilk deniz çalışması ve evet çok zorlandım. Yine çok kolay olacağını sanmıştım ama bakınca eminim siz de kolay olduğunu düşündünüz. Öyle değil beyler bayanlar, öyle hiç değil. Bu yağlıboya işine başladığımdan beri tuval mi benim elimde şekilden şekle giriyor yoksa ben mi tuvalin önünde kendimi kaybediyorum belli değil.  
Ayrıntılarını anlatacak olursam, renk seçeneği olarak oldukça kullanışlı ve hatayı kaldırma  kapasitesi yüksek bir çalışma oldu. cobalt blue, prussian blue, lemon yellow, scarlett, black, titanium white olmak üzere sadece 6 renk kullandım. Boyaların İngilizce isimlerini veriyorum çünkü piyasada çoğunlukla bu şekilde bulunuyorlar.resmin en zor yanı tabi ki dalgalar ve köpüklerdi. Ben yine resmi bir kerede bitirmemeyi tercih ettim. Çünkü özellikle köpükler mavinin üzerine direk sürülünce kayboluyordu.Bazen renklerin içiçe girmesi daha doğru ve doğal bir uygulama olur özellikle gökyüzü ve suların kıyıda çekildiği yerlerde olduğu gibi ama köpüklerin ayrıca yapılması gerekiyordu. Bir kaç gün dinlendirdikten sonra beyaz daha iyi ortaya çıkıyor. martıları ise tablo iyice kuruduktan sonra yaptım ve resim tamamlanmış oldu.

8 Ekim 2014 Çarşamba

ORTANCA, ORTA KARARDA ;) THE HYDRANGEA FLOWER

Eskilerden ekledim bugün. aslında yeni yeni tablolarım var ama onları şöyle uzun uzadıya hazırlanıp paylaşmak istiyorum.
aslında tablo hakkında yazacak çok bir şeyim yok. yaklaşık 15-20 dakikalık bir çalışma. Bir önceki yazımda paylaştığım resme göre oldukça kolay bir çalışma da diyebiliriz. ama bu resmi de seviyor muyum? evet seviyorum; bir kere ortancaları çok sevdiğim için, ayrıca odamda çok ferah bir görüntü oluşturuyor.
benim yağlı boyaya başlama sebebim evimi dekore etme etmek desem yalan olmaz. böyle başladım, çok kolay olacağını sandım ama ne yazık ki öyle olmadı. tuvali her önüme koyduğumda ve de fırçayı elime aldığımda yepyeni bir dünya olduğunu fark ettim. yaptıkça yaptıkça daha da geliştirmek, mükemmele ulaşmak, yeteneğimi zorlayıp üzerine çıkmak hedeflerim arasına girdi ve küstahlığımı affedin kendimi ressam gibi hissetmeye başladım.renk uyumları, ışık ve gölge oyunları, manzara kompozisyonları ... her şeyi, her şeyi öğrenip yapmak istiyorum. bazen yarım kalmış bir resim uykudan bile edebiliyor.
işte böyleeeee, bu resim başlangıç çalışmalarımdan biri. yine de güzel  di mi ;)

7 Ağustos 2014 Perşembe

SONUNDA...






Merhaba arkadaşlar, uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Aslında sadece yazmaya değil resim yapmaya da uzun süreli ara vermiştim. Öyle ki iki aydan uzun bir süre boyunca fırçayı elime almadım. Atlatmam gereken önemli meseleler vardı ama artık geri döndüm. yukarıda gördüğünüz son tamamlanmış eserim. Tamamlanamayanlar da var. Biraz aradan sonra resim yapmak çok iyi geldi, özlemişim. Üstelik bazen beklemek gerektiğine karar verdim bu resimden sonra çünkü bekleyince insanın içindeki potansiyel daha güzel ortaya çıkıyormuş onu gördüm. Bazen başarı sarhoşluğuyla alelacele bir şeyler ortaya çıksa da çok tatmin edici olmuyor. Şimdiye kadar hep istek geldiği anda resmedilmesi gerektiğini düşünüyordum, şuan istekten ziyade resmi kafada bitirmek gerektiğini düşünüyorum. mesela bu tabloyu yapmadan önce onlarca kez fotoğrafını inceledim, hesap yaptım, hangi yolu izleyeceğimi düşündüm. Tuvalin başına geçince de bir anda bitirmedim bir kaç haftalık süreç sonuncunda bu hale getirdim. daha uğraşılsa uğraşılabilirdi ama bir yerde kafidir deyip bıraktım. Sanırım bu resimle birlikte tablolarımı artık satmayı düşünüyorum, çünkü malzeme giderlerini karşılayacak kadar bu işten kazanç sağlamam gerekiyor.

Not: biliyorum çok faydalı bir yazı olmadı, şuan düşüncelerimi toplayamıyorum ama bir ara uğrar yeniden yazarım belki, okuduğunuz için teşekkür ederim...

16 Mart 2014 Pazar

KARAKALEM portre




portre çalışmak oldukça zor ve doğruyu söylemek gerekirse ben de henüz çok iyi portre çizemiyorum. çizim aşamam tamamen gelen ilhamla alakalı. birisi dese hadi otur çiz, olmaz yani... yukarıdaki portre yeğenim Aldullah Emir de böyle bir ilham zamanında çizildi.

portre seçiminde ilk iş çizeceğiniz birini seçmek olmalı. canlı çizmek yerine fotoğrafa bakarak çizmek daha rahat olacaktır. (şahsen ben hiç canlı portre çizimi yapmadım, modelin hep aynı ifadede kalması sıkıcı ve zor hemde üç boyuttan iki boyuta geçmek gerçekten portre çizimi için beni zorluyor.)çocuk portreleri daha kolaydır Emir'in portresinde gördüğünüz gibi, kafatası genel olarak yuvarlak olmaya yatkındır. ve yine yukarıdaki portre gibi çok da mimik olmayan bir porte seçerseniz zorlanmazsınız. yine de ifade oldukça belli, bunu veren kaşların şeklidir (bu ifade için). burada sanki biraz merakla bakıyor. dudakların hafif açık kalmış olması ifadeyi güçlendiriyor. portrede sanırım dikkat edilmesi gereken şeyler karakteristik ifadelerdir. başka bir fotoğrafı yerine bunu seçmem daha çok Emir'e benzediği için. 

şimdi gördüğünüz portre de bir diğer yeğenim Zeynep. yine çocuk portresi ama yüzün şekli yuvarlaktan çok ters su damlasını andırıyor. o yüzden bir öncekine göre biraz daha zor. üstelik oldukça mimik var. kahkaha atıyor olması gözlerini kısmasına, elmacıkların ise ortaya çıkmasına sebep olmuş. 

Emir sarıçındı o yüzden saçlar daha açık kalıyor. Zeynep, buğday tenli ve koyu kahve saçlı o yüzden ten rengi ve saçlar biraz daha koyu kalıyor. 

iki portrede de yüze odaklandığım için kıyafetlerde biraz kusur var ama yine de duruş önemli, yüzün duruşunu bedenin duruşunun desteklemesi lazım. sanırım bunu yakalayabildim. ilk portrede Emir direk bize bakmazken, Zeynep başka bir şeyle uğraşırken tam o anda bize bakıp gülmüş...

bir kaç yetişkin portresi paylaşayım...

kendi otoportrem olmasına rağmen orjinaline  en az benzettiğim bu çalışmam oldu sanırım. baktığınız anda sorunun ne olduğunu anladınız dimi? gülümseme şekli, bir insanın en karakteristik özelliklerinden biridir. eğer gülümseyen bir model seçtiyseniz bunu tam oturtmanız gerekir. bu gülümseme benim gülümsememe benzemediği için portrenin tamamı bana benzemiyormuş gibi duruyor. üstelik anatomik olarak da hatalı. dudağım sağa kaymış gibi oysa buruna tam ortalanması gerekiyordu. neyse bu da bir yanlış örnek olsun ki neler yapılmaz onu da bilin :)


burada gördüğünüz çalışmada gölgelendirme daha farklı. biraz eski bir çalışmam. bire bir çalışma değil benziyor sadece. ama bakınca kim olduğu anlaşabilecek kadar karakteristik özelliklerin bulunduğunu düşünüyorum. eşim...

bu arada ben sadece resimler üzerinde yüzeysel değerlendirme yaptım. yoksa portre yada insan figürü çalışacaksanız anatomi bilmeniz gerekiyor. insanların kaşı, gözü, burnu, dudağı, saçları, boyu ve kilosu farklı olsa bile vücutlarındaki oranlar hep aynıdır. örnek olsun diye söyleyecek olursam, dudakların bitim noktası gözbebekleri hizasındadır. yukarıdaki çalışmaları inceleyebilirsiniz :) belki elinizin yönlendirmesiyle doğru çizimler yapabilirsiniz ama oranları bilmemin faydası yadsınamaz.

eveeeeet gördüğünüz gibi ben de yeterli değilim ama bildiklerimi paylaşayım dedim. ayrıca bu yazıyı yazabilmek için biraz teknik çalışma da yaptım. bunları da paylaşayım ve burada yazımı bitireyim. karakalem serisine bir sonraki çalışmam natürmort olsun. (kendime hedef koymuş oldum böylece çalışıyorum, gerçi natürmort kolay oldu ama zor bir kompozisyon deneyebilirim. )

çalışmalar,






12 Mart 2014 Çarşamba

YAĞLI BOYA- LALELR



Önceki yazımda ciddi bi'şeyler yazdım, bu sefer öylesine sadece bu tablo hakkında bi şeyler yazmak istiyorum. Yağlı boyaya ilk başladığım zamanlar yaptığım  ilk resimlerden biridir. Herhangi bir teknik bilmediğim, hangi renk hangi renkle karışınca ortaya hangi renk çıkar, boya ne kadar sürede kurur, bir boyayı sürmeden önce alttaki boyayı sürdükten sonra ne kadar beklemeliyim hiç bir fikrim yokken yani. karanlıkta mum arar gibi deneyerek ortaya işte bu resim çıktı. şimdi bakıyorum da güzel olmuş yine de...

bu resmime bakınca şunu fark ettim ki teknik bilmeden de içinizdeki hislerle bir yere ulaşabilirsiniz resimde. tabi bi' yere kadar, sonuçta ben bu resmi bir kaç haftada tamamlayabildim. yanlışları tekrar ve tekrar düzeltene kadar. sorsanız hala düzeltmek istediğim yerleri var. 

aslında bende böyle bir şey var, hiç bir tablomun tam olduğuna inanmıyorum nedense. bitip astığım yada hediye ettiğim tabloların bile keşke şurasını düzeltseydim dediğim yerleri oluyor. demek ki uğraştıkça mükemmeliyet sınırı yükseliyor insanın.

neyse dönelim biz bu tablomuza, bana göre örnek aldığım tablo daha güzel yada daha sanatsal eşime göreyse bu daha gerçekçi olmuş diğerini de yükleyeyim de siz karar verin iyisi mi ? bu akşamlık benden bu kadar, tekrar uzun bir süre giremem diye iki yazı birden ekledim, bana yetti de arttı bile :)

işte örnek aldığım tablo (örnek alırken birebir kopyalamadım sadece kompozisyonu kullandım, tür olarak oldukça farklılar, benimki fırçayla yapılmış bir tablo bu resim ise spatül kullanılarak yapılmış )

KARAKALEM çalışmanın PÜF noktaları...




çok uzun zaman oldu ben buraya yazmayalı.  Ne zamandır vakit ayıramıyordum. Tabi bu zaman zarfında durmadım; çizdim, karaladım, boyadım... ne çok resim, tablo birikti esasında üzerinde konuşulacak. korkmayın hepsini birden vermeyeceğim :)

başlıktan da anlaşıldığı üzere bugün kara kalemle nasıl çalışılır ondan bahsetmek istiyorum. esasında profesyonel değilim, bu işin de hiç bir eğitimini almadım. Sanırım ilk kara kalem çalışmaya ortaokuldayken küçük ilçemizin küçük resim atölyesindeki ressamın verdiği çalışma kitaplarıyla başladım. lise hazırlıktaki resim öğretmenimi çok sevmemin de katkıları olmuştur diye düşünüyorum. bu yüzden naçizane kendi deneyimlerimden faydalanarak tavsiyelerde bulunabilirim diye böyle bir yazıya kalkıştım.

öncelikle iyi bir resim yapabilmenin;
1. şartı resim yapmaktan çok zevk almak,
2. şartı iyi bir gözlemci olmak,
3. şartı gözlemlediğiniz dünyayı kağıda(tuvale) aktarabilecek bir tür geçişsel resim zekasına yada yeteneğine sahip olmak,
4. şartı yeterli el pratikliği kazanmak ve sanıyorum en önemlisi 
5. şartı sebat etmek, sabırlı olmak.

resim yapmak isteyen biri öncelikle karakalemle başlamalı diye düşünüyorum. karakalem çalışmaya da öncelikle portreyle başlamamalısınız tabiki. portre sizi oldukça zorlayacaktır. ilk olarak önünüze çok fazla detayı olmayan bir cisim alın, kitap, vazo gibi. farklı açılardan çizmeyi deneyin. bunun oldukça faydası olacaktır. ana hatlarda istenen oranları tutturamıyorsanız gölgelendirmeye geçmeyin. cismi yeniden elinize alın inceleyin, yerine koyun ve analitik olarak zihninizde canlandırmaya çalışın. (mesala kitap gibi dörtgensel bir cisim çiziyorsanız bulunduğunuz yerden kitabın tüm köşeleri görünmeyebilir, yine de görünen kısımlar ile görünmeyen kısımlar arasında bir oran vardır bunu unutmadan bir taslak çizip gereksiz çizgileri daha sonra silebilirsiniz.) nesnenin oranlarını tutturduğunuzu düşünüyorsanız gölgelendirmeye geçebilirsiniz.

gölgelendirme için bir çok tarz var. önemli olan yaptığınız resmin başından sonuna kadar aynı tarzı koruyabilmeniz. mesela yumuşak geçişli bir gölgelendirme yapmak istiyorsanız çok fazla keskin çizgiler çizmemelisiniz. ışığın geldiği noktayı saptamak oldukça önemli. 

tek nesne çalışmalarında kendinizi yeterli hissettiğiniz anda sonraki adım natürmort çalışmalar olabilir. küçük ölçekli perspektif algısı da kazandırır bu size. perspektif oldukça önemli bir konu. evet herkes bilir ki uzaktaki cisimler küçük yakındaki cisimler büyük görünür. mesele bunu doğru oranlarda eserinize yansıtmaktır.  natürmorttan sonra perspektifi daha iyi algılayabileceğiniz manzara resimlerine geçebilirsiniz ama kara kalem manzara yapmak oldukça zordur (tüm ayrıntı-gölge-ışık) içinde çok fazla yapı olmayan doğa manzaraları çalışmak daha kolaydır. uzun uzadıya giden caddeyi çizebilecek konuma gelmişseniz artık perspektif sizden sorulur denebilir :) insan figürü, portre üzerine daha sonra yeniden bir yazı yazmalıyım deyip burada bırakıyorum...

ayrıca internette karakalem üzerine bir sürü video var sadece izleyerek bile çok şey öğrenebilirsiniz. kitap tavsiye etmem gerekirse 3 yıl önce bir fuardan almıştım, BARRINGTON BARBER ÇİZİM HAKKINDA ÖĞRENMEK İSTEDİĞİNİZ HER ŞEY diye bir kitap var elimde. çok ayrıntılı bir kitap değil ama yine de fikir vermesi açısından faydalı buluyorum.

basit bir tek nesne çalışması, çok ayrıntılı ve birebir kopya olmamakla birlikte, tahtadan yapılmış küçük taburenin gerçekliğini hissettiriyor.






25 Aralık 2013 Çarşamba

GRAHAM GERCKEN üzerine...

       Böyle bir başlık attım ama size Graham Gercken üzerine anlatacak doğru düzgün hiç bir bilgim yok. Öyle hazırlıksız falan olduğumdan değil. Yani google da şööööööle esaslı bir araştırma yaptım ama hayatıyla ilgili Türkçe kaynak yok. İngilizceden anladığım (!) kadarıyla sokakta turistlere tablolar yaparken ünlü olmuş Avustralyalı bir ressam. Sidney'de yaşamış, Çin'e gitmiş, Çinli sanatçılarla çalışmış falan filan. Ayrıca bir çok da ödül almış. eserleri en nadide koleksiyoncularda saklanırmış, Avustralyanın en seçkin sanat galerisi yanı sıra Kore konsolosluğunda da muhafaza edilen eserleri varmış. Bu kadarı işin hikaye kısmı, mesele tabloları...
        Gerçekten insanın baktıkça bakası gelen bi' dolu tablosu var. Tekniğini incelediğinizde "Bunu ben de yaparım" dediğiniz ama iş fırçayı elinize almak olunca ortalığı darma duman edebileceğiniz türden harika manzaralar var. sarı, turuncu, kırmızı, pembe, mor, mavi ve yeşil ağaçlar... Bu kadar renkli olmaz mı? Bizim bildiğimiz ağaçlar en çok yeşil renklidir değil mi? Bakın ne kadar da güzel olmuşlar, üstelik nasıl da gerçekçi!













     Ve Graham Gercken in tekniğini ben gerçekten çok sevdim, ayrıca sonbaharı benim kadar seviyor olduğunu görmek de sanatçıyı kendime yakın hissetmeme sebep olmuş olabilir. Bir tablosundan esinlenerek yaptığım kendi resmimi ekiyorum şimdi de, bu kadar güzel manzaradan sonra kabağın üzerine turp yemiş gibi olacak, affediverin nolur, o kadar emek harcadım sonuçta. Belki Kore konsolosluğunda değil ama oturma odamda kış tablomun yanına sergiye aldım, görmek isteyenler kahve içmeye gelebilir ;)